EDİTÖR
KAPIMIZDAKİ BARINMA KRİZİNE ACİL ÖNLEM!..
Bülent Kızanlık
Sevgili DOĞA EVLERİ DERGİSİ Takipçileri,
Doğa Evleri Dergisi’nin ilk sayısına gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz. Doğal yaşam alanlarının ve sürdürülebilir yaşam koşullarının ülkemizde yaygınlaşmasına katkı sağlamak için, bir dergiden daha öte misyon üstlendiğimizi, umuyoruz zaman ortaya koyacak. Bu sayıda aktardığımız Sektör Platformu da, bu girişimlerden biri...
Pandemi, özellikle ilk üç yıl boyunca yaşam biçimimizi, ihtiyaçlarımızı, hayattan beklentilerimizi çok farklılaştırdı. O travmayı atlatma sürecinde, bu kez 11 ili etkileyen ve on binlerce insanımızı yitirdiğimiz depremle sarsıldık. Yaşama bakışımız ve önceliklerimiz yine derinden etkilendi. Bilim insanlarının uyarıları gösteriyor ki, Büyük İstanbul Depremi’nin ise, maalesef eli kulağında.
Şehir merkezlerindeki konutların, mevcut koşullarla kısa vadede sağlıklı ve güvenli biçimde dönüştürülemeyeceğini, aslında herkes biliyor. Bu yüzden, kırsal yerleşim alanlarında, giderek artan yatay mimarili, bahçeli müstakil konut talebi, bugün artık romantik bir hayal, keyif ya da konfor arayışı olmaktan çıktı. Giderek büyüyecek bir barınma krizine karşı, alınabilecek en doğru ve etkin önlem haline geldi. Çünkü bir an önce yüz binlerce sağlıklı, güvenli, sürdürülebilir yeni konuta ihtiyacımız var.
Kırsal yerleşim alanlarına artan talep, dönüşüm için tarihi bir fırsat
Trajikomik biçimde, şehirlerde ömrünü tamamladığı ve güvenli olmadığı için yıktığımız binaların yerine, yine ömrü 30-40 yılla sınırlı, minimum 1-1,5 yılda inşa edilebilen, sağlıklı ve sürdürülebilir olmayan yenilerini dikip, dönüşüm fırsatını kaçırıyoruz. Oysa, toplumsal seferberlikle, şehirlerle irtibatı olan kırsal yerleşim imarına sahip bölgelerimizdeki doğayla çevrili atıl yüzbinlerce metrekare, çok kısa bir zaman diliminde, güvenli alternatif yapı sistemleriyle inşa edilmiş, yatay mimarili konutlarla donatılabilir. Devletin arsa üretimi ve mevzuatta pozitif ayrımcılık desteği bunun için yeterli, mali yük getirecek bir katkısı dahi gerekmiyor. Çünkü konut sektörünün zaten yüzde 95’ini özel sektör elinde bulunduruyor.
ABD, Kanada, Japonya ve Avrupa ülkeleri konut stoklarını özellikle son 30-40 yılda hızla dönüştürdüler. Türkiye ise, yapısal ahşap ve yapısal çelik başta olmak üzere, sürdürülebilir ya da en azından dönüştürülebilir hızlı ve güvenli yapı sistemlerini, kamu yönetimi, yerel yönetimler, gayrimenkul yatırımcıları, üniversiteler ve tüketiciler de dahil olmak üzere, yıllarca görmezden geldi. Ahşap Yapı Yönetmeliği daha bu yıl yürürlüğe girdi, Hafif Çelik Yapı Yönetmeliği sırada. Doğal yapı malzemeleriyle inşa edilen modern mimarili diğer yapılar, taş ve kerpiç evler ise, mevzuatta karşılığı olmadığı için, çoğunlukla farklı yapı türleri olarak kayda geçiyor.
Sürdürülebilir konut sistemleri, endüstriyel olarak üretildikleri için insan hatasından, hızla tamamlandıkları için de enflasyondan koruyan özelliğe sahip. Zaman, emek ve girdi maliyetleri en başından belli. Yapı ömürleri çok daha uzun ve geride moloz bırakmıyorlar. Demonte yapısal ahşap ya da çeliği uygun bir başka yapıda kullanabilmek mümkün. Tek eksik, toplumsal bilinçlenme. Talep edildiğinde, tercih edildiğinde, özel sektör yeterli üretim kapasitesine sahip. Sağlıklı ve güvenli yaşanacak evleri, gelecek kuşaklara miras bırakmak mümkün.
Sayfa 1